Atatürk Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi ve yapılan çalışmalarla ilgili bilgi veren Doç. Dr. Çağlar Özer, 15 ayrı istasyonla ölçümlerde bulunduklarını bildirdi.
DOĞU DA ETKİLENDİ
Kahramanmaraş depremlerinden sonra özellikle Doğu Anadolu Bölgesi’nde tektonik ve sismotektonik olarak birçok değişim meydana geldiğini belirten Doç. Dr. Özer, “Yer kabuğunun farklı bölgelerinde deprem etkinlikleri gözlendi. Erzurum’da da böyle bir etkinlik oldu. Özellikle Söğütlü bölgesi ve çevresinde geçen yıl nisan ayında hareketlilik oldu. Onu da biz inceledik. Bölgedeki stres koşulları değişti. Çok büyük bir yer hareketi oldu. Kahramanmaraş depremleri yer kabuğunda Doğu Anadolu Fayı’nda ilk etaptaki depremin yayılımlarını izlediğimiz zaman 350 kilometrelik kırıktan söz edebiliriz. İkinci deprem Çardak fayında oldu. Yaklaşık 200 kilometrelik bantta yayıldı. Yer kabuğu Doğu Anadolu Bölgesi’nde çok ciddi ölçekte etkilendi. Kıtasal kabuk içerisinde olabilecek en büyük depremlerden bir tanesiydi” diye konuştu.
60 BİN DEPREM OLMUŞ
Kahramanmaraş depremleri sonrası Türkiye genelinde hareketlilik olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Özer, her yıl ülke genelindeki depremleri raporlayan AFAD’ın Kahramanmaraş bölgesinde 6 Şubat sonrası 60 bin sarsıntının kaydını yaptığını bildirdi. Kahramanmaraş depremleri öncesi AFAD’ın ülke genelinde yılda 25 bin depremi raporladığını söyleyen Özer, şunları söyledi:
“Sadece Kahramanmaraş bölgesinde depremlerin artçısı 60 binin üzerinde. Yer kabuğunda çok ciddi deformasyon olduğu için artçı şoklar ve deprem sonrası stres transferleri sebebiyle farklı bölgelerdeki depremler normal. Biz sürekli deprem ölçümleri yapıyoruz. Aldığımız verileri akademik araştırmalarda kullanıyoruz. Bizim bölgemizde de bir yoğunluk var. Kahramanmaraş depreminin etkileri uzun sürer. Bir yıkıcı deprem meydana geldiğinde artçı şoklarının dağılımı bir yıldan fazla sürüyor. Şu an bir yılı geçti. Van depremlerinin 3-4 yıl artçı şok aktiviteleri Kahramanmaraş depreminin artçı şokları bir süre deha devam edecektir.”
DEPREMLE KARŞILAŞMA RİSKİ
Kahramanmaraş’ta 6 Şubat’ta meydana gelen felaket sonrası bazı uzmanların yer ve büyüklük vererek deprem olacağına dair açıklamalarını değerlendiren Doç. Dr. Özer, “Aslında depremin yer ve büyüklüğünden ziyade dirençli kentler oluşturmak önemli. 2004 yılında Aşkale ilçesinde orta büyüklük olarak bilinen 5.4 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Orta büyüklükteki depremde hasar ve can kaybı beklememekteyiz. Aşkale depreminde can kaybı vardı. Dolayısıyla sayılardan, 6-7 büyüklüğünde olacak demekten ziyade hangi bölgede yaşıyorsak yaşayalım, bir gün depremle yüz yüze gelme ihtimalimiz çok yüksek. El birliğiyle afete dirençli kentler planlamalıyız. Nasıl kış şartları ağır olan Erzurum’da giyim kuşamı ona göre revize ediyorsak, Türkiye’de de yaşıyorsak her an depremle karşılaşma riskinin farkına varıp afete dirençli kentler yapmalıyız” dedi.
“2 KATINA YAKIN FARK OLUYOR”
Yapılaşmada zeminin çok önemli olduğunu vurgulayan Özer, şu uyarıda bulundu:
“Gevşek zeminlerden uzak durmamız önemli. Çünkü her depremden sonra rapor edilen ivme kuvveti var. İvme yer kabuğunun ne kadar titreştiğinin basit bir ölçüsü. Bu ivme raporlarında görüyoruz ki, deprem meydana geldiğinde gevşek zemindeki yerler ile sağlam yerler karşılaştırıldığında arasında 2 katına yakın fark olabiliyor. Bu da demek oluyor ki, aynı depremde zemine bağlı olarak farklı alanlar farklı şekilde etkileniyor. Bunun için sağlam zemine yerleşmemiz gerekiyor. Ovalardan uzaklaşmamız gerekiyor. Sağlam zeminlerdeki deprem ivmeleri gevşek zemine göre çok daha düşük. Sağlam zeminlere yerleşirken deprem kuvvetini azaltmış olacağız.