***Bu makale BBC Türkçe’de ilk olarak 22 Nisan 2015’te yayımlanmıştı.
Ege Denizi’nden Çanakkale Boğazı’na girerken, sizi dev bir anıt karşılıyor: Şehitler Abidesi. 1960’da, Çanakkale’de çarpışan ve hayatlarını kaybeden askerlerin anısına dikilmiş.
Tarihi Gelibolu Yarımadası yıllardır yabancı turistlerin, özellikle de Çanakkale Savaşı’nda büyük kayıp veren Avustralya ve Yeni Zelandalıların akınına uğruyor. Ancak son yıllarda yerel turist sayısında da artış var.
Turist rehberi Yusuf Kırca, Türkiye’nin dört bir yanından okulların, belediyelerin ayarladığı otobüslerin Çanakkale’ye geldiğini söylüyor. Kırca, “Ancak aileler de kendi imkanlarıyla gelmek, bu toprakları görmek istiyorlar” diyor.
Ziyaretçilerin en çok ilgi gösterdiği noktalardan biri: 57’inci Alay Şehitliği…
Britanya İmparatorluğu’na karşı ilk çarpışmaya giren ve Mustafa Kemal’in “Ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum” dediği bu askerlerin temsili anıt mezarlarının başı, dua etmek isteyenlerle doluyor.
Özellikle son yıllarda Milli Eğitim Bakanlığı, üniversiteler ve belediyeler öncülüğünde Çanakkale’ye yapılan gezilerde önemli bir artış oldu. Çanakkale İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nden verilen bilgiye göre, son 10 yıl zarfında bölgeye gelen turist sayısı 200 binden 2 milyona çıktı.
Çanakkale Savaşı’nın 100. yılı olan bu sene, ziyaretçi sayısının daha da artması bekleniyor.
‘EN ÖNEMLİ DÖNÜM NOKTALARINDAN’
Çanakkale 18 Mart Üniversitesi’nden tarihçi Mithat Atabay, Çanakkale Savaşları’nın bundan iki yıl evvelki Balkan Savaşları’nda alınan yenilginin bir rövanşı olarak görülebileceğini söylüyor:
“Osmanlı İmparatorluğu, Balkan topraklarını toplam 24 gün içerisinde terk etmek zorunda kalmıştı. Elinde sadece Gelibolu Yarımadası vardı. Bolayır’dan Seddülbahir bölgesine kadar olan saha dışındaki tüm toprakları kaybetmişti. Bu, büyük moral çöküntü yaratmıştı.
“İkinci olarak, Osmanlı İmparatorluğu 1683 tarihinden itibaren hep gerilemişti. Hiç taarruz yapamamıştı. Çanakkale Savaşı’nda ise dönemin büyük devletlerini topraklarından attı, yaptığı taarruzlarda başarı elde etti. Bu, tabii moralini çok yükseltti.”
Bilgi Üniversitesi’nden sosyolog ve tarihçi Ayhan Aktar da Çanakkale’de kazanılan zaferin Osmanlı İmparatorluğu için büyük moral kaynağı olduğunda hemfikir.
“Çanakkale Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu için Birinci Dünya Savaşı’nın en önemli dönüm noktalarından biriydi. Buna hiç şüphe yok.
“1914’te Doğu cephesinde, Sarıkamış’ta 3 gün içinde 50 bin asker donarak hayatını kaybetmişti. Cephe tamamen çökmüştü. Büyük bir felaket yaşanmıştı. Ardından Ruslar Ocak 1915’te karşı saldırıya başlamışlardı.
“Bu koşullar altında, Çanakkale’de Nisan ayında ilk, Ağustos ayında ikinci zafer kazanıldı. Yıl sonunda Britanya İmparatorluğu önce kuzey sonra da güney cephesinden çekilmek zorunda kaldı.
“Tüm bunlar savaşın gidişatı açısından çok önemliydi. Osmanlı komutanları, Çanakkale’deki başarılarla moral buldular. Bu sayede Osmanlı İmparatorluğu 1918’e kadar dayanabildi.”
‘CHURCHILL, OSMANLI’YI ÇÖKERTMEK İSTİYORDU’
Çanakkale Savaşı denizde ve karada iki ayrı etaptan oluşuyordu.
Britanya İmparatorluğu öncülüğündeki itilaf devletleri donanması, deniz yoluyla Çanakkale Boğazı’nı kolaylıkla ele geçirebileceğini düşünmüş, bu yolla Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul’a ulaşabilmeyi hedeflemişlerdi.
İstanbul ve Çanakkale boğazlarının kontrolünü elde tutarak, müttefikleri Rusya’ya güvenli erzak tedariki ve asker takviyesi yapabilmeyi umuyorlardı.
Ayhan Aktar, Birinci Dünya Savaşı’nın koşulları düşünüldüğünde, Çanakkale’nin stratejik olarak çok önemli bir yerde durduğuna dikkat çekiyor:
“Çanakkale Savaşları, askeri tarih açısından baktığınızda, Britanya İmparatorluğu Donanma Bakanı Winston Churchill’in fikriydi. Churchill Çanakkale’yi zorlamak, İstanbul’u işgal etmek, Osmanlı İmparatorluğu’nu çökertmek istiyordu.
“Çanakkale’nin savunulması çok mühimdi. Çünkü burası İstanbul’a geçiş demekti. Çanakkale Boğazı’nı geçtiğinizde, o günün koşullarıyla, altı saat içerisinde İstanbul’a varmış oluyordunuz.”
Osmanlı İmparatorluğu 18 Mart 1915’te itilaf devletlerinin donanmasını püskürttü.
Bundan bir ay sonra, 25 Nisan 1915’te ise Gelibolu Yarımadası kıyısına İngiliz, Avustralya, Yeni Zelanda ve Fransız güçleri çıkarma yaptı. Çarpışmalar yıl sonuna dek sürdü. Taraflar ağır kayıplar verdi.
‘KURTULUŞ SAVAŞI’NIN ÖN SAFHASI’
Osmanlı İmparatorluğu’nun son büyük zaferiydi Çanakkale Savaşı. Bunu sadece bir diğer askeri başarı izlemişti: Nisan 1916’da Britanya askerlerinin esir alınmasıyla sonuçlanan Kut’ül Ammare Kuşatması.
Ancak Çanakkale, Osmanlı ordusunun bir zaferi olmasının ötesinde modern Türkiye’nin tarihi açısından da önemli bir yerde duruyor.
Zira, buradaki komutanlar daha sonra Kurtuluş Savaşı’nda da savaştı, ardından modern Türkiye’nin kurulmasında başrolü oynadı.
Ayhan Aktar, Mustafa Kemal Atatürk’ün Çanakkale Savaşı sırasında gösterdiği başarı ile Kurtuluş Savaşı arasında bağ kurulduğuna dikkat çekiyor:
“Mustafa Kemal, Çanakkale Savaşları sırasında genç bir yarbaydı. Askeri dehasını göstermişti. 25 Nisan’da kara savaşları başladığında, 57’inci Piyade Alayı’nı cepheye o sürmüştü.
“Ağustos muharebelerinde de yine dehasını kanıtlamıştı. Kendisinin varlığı nedeniyle Çanakkale Savaşları, Kurtuluş Savaşı’nın hazırlık safhası olarak düşünülür.”
Ancak Aktar, bu savaşlarda çarpışmış diğer bazı komutanların isimlerinin tarihte hak ettiği yeri bulamamasının da yanlış olduğu görüşünde:
“Seddülbahir’de 14. Kolordu Komutanı olan Cevat Paşa ya da Çanakkale Boğazı’nın mayınlanmasına katkıda bulunan Alman amiral Guido von Usedom… Bu isimleri neden hatırlamıyoruz?”
Tarihçi Mithat Atabay da bir diğer konuya işaret ediyor, “Çanakkale yeni Türkiye’nin önsözüdür” gibi betimlemelere karşı çıkıyor.
“Türkiye Cumhuriyeti’nin önsözü Sakarya’da ve Dumlupınar’da yazılmıştır. Çanakkale Savaşları, Osmanlı İmparatorluğu’nun bir cephesiydi” diyor.
‘SAVAŞIN GERÇEK TARİHİ YAZILMALI’
Çanakkale Savaşları, cephede çarpışan tüm devletler için büyük önem taşımış, itilaf devletleri tarihine “askeri bir beceriksizlik” olarak geçmişti.
Özellikle Avustralya ve Yeni Zelanda açısından ise Çanakkale’deki çarpışmalar, bu ülkelerin ulusal kimlik inşasında mühim rol oynamıştı.
Birinci Dünya Savaşı sonrasında Alman, Rus, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı İmparatorlukları dağıldı.
Ayhan Aktar, Çanakkale Savaşı’nın tarihinin hala hakkıyla yazılamadığı görüşünde:
“Askeri arşivler açılmalı. Oturup, elimizdeki malzemeyi özenle okuyabilmeli ve savaşın gerçek tarihini yazabilmeliyiz.
“Çanakkale’deki savaş çok acıydı. Mayıs ayında, ceset kokuları yüzünden birkaç saat boyunca geçici ateşkes ilan edilmişti. Çünkü siperler arasında 80 metre vardı. Arada da cesetler. Kokudan dolayı çarpışmaya devam etmek mümkün değildi.
“Savaşın anlamsızlığı üzerine konuşabilmeliyiz. Türkiye’nin resmi tarihi hala bu düzeyde değil. Hala bir maç anlatır gibi…Bu çok üzücü.”